9882,06%0,52
35,31% -0,14
36,64% 0,00
2994,82% 0,36
4844,79% 0,57
Engelli bireylerin ÖTV muafiyetiyle 5 yılda bir araç alabilme hakkının 10 yıla çıkarılmasını değerlendiren Anadolu Engellileri Birleştirme Derneği İstanbul Şube Başkanı Hasan Çatalbaş, uygulama ile engellilerin yok sayıldığını ifade etti.
TBMM Genel Kurulu'nda Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kabul edildi. Kanun teklifi ile birlikte engellilerin araç alımına ilişkin düzenleme de değişti.
Engelli vatandaşlar için ÖTV muafiyetli araç alımına yeni şartlar getiren düzenleme mecliste onaylanıp resmî gazetede yayımlandı.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle engelli araçları artık 5 yılda değil 10 yılda bir değiştirilebilecek. Ayrıca araçların yüzde 40 oranında yerli olması gerekecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yerli katkı oranını yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya yetkisi bulunacak.
"Uygulama ile araç alım hakkımız fiilen yok sayılmıştır"
Söz konusu kararı İLKHA muhabirine değerlendiren Anadolu Engellileri Birleştirme Derneği İstanbul Şube Başkanı Hasan Çatalbaş, "ÖTV muafiyetinin 10 yıla çıkartılmasıyla ilgili olarak engelli kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık meydana gelmiştir. Ancak bunun altyapısı bir yıl önceden başlıyor. Kamuoyu oluşturmaya çalıştılar ve haksız yere, araç alan engelleri bahane ederek buradan denetimleri sıkı yaparak bunu önlemeleri mümkünken gerekli olan denetim yapılmayıp bir algı oluşturuldu. Bu algı üzerinden de şu anda 10 yıla çıkartıldı. Sadece 10 yıla çıkartılmaya da kalmadı, güvenlikli engellilerin daha rahatlıkla kullanabilecek olduğu araçlarda kapsam dışına bırakıldı on yıl bir araçla birlikte akraba olarak yaşamaya engeller mecbur edildi. Çünkü bu araçlar 5-6 yıldan sonra amortisman giderleri ciddi oranda artacak olduğu için engellilerin bunu ikame etme şansları da ortadan kalkmış oldu. Dolayısıyla günün sonundaki sonuç 'evet size böyle bir hak veriyoruz, 10 yılda bir kullanabilirsiniz ama kullanma şansınız fiilen ortadan kalkmış oldu' denilmiş olunuyor." dedi.
"Belirlenen araçlar engellilerin işine yaramayacak"
ÖTV muafiyeti ile 10 yılda bir alınabilecek araçların yerlilik oranının da yüzde 40'a çıkarıldığını, böylece yalnızca 4 marka ile tercihlerinin sınırlandırıldığını aktaran Çatalbaş, "Burada verilen 4 markanın araçları yüzde 40 yerlilik oranı aranıyor ama bu araçlar maalesef 5-6 yıldan sonra rahatlıkla bize masraf çıkartabilecek, kullanım olarak da bizi zorlayacak olan araçlar. 68 kiloluk akülü tekerlekli sandalyeyi bu aracın neresine yerleştireceğiz? Engelliler daha çok SUV araçlar veya geniş araçlar alıp tercih ediyordu. Böylece akülü arabalarını rahatlıkla yerleştirip rahatça yolculuk yapabiliyorlardı. Şimdi ÖTV muafiyeti ile verilen araçların geneli binek araçlar. Bu araçlar hiçbir şekilde ortopedik engellilerin, özellikle akülü araç kullananların işine yaramayacak. Diğer taraftan da yatalak olan engellerimiz var. Yatalak olan engelliyi bu aracın neresine yatıracağız, nasıl seyahat ettireceğiz? Buna aklımız ermedi. Bu kararı aldıran sevgili bürokratlarımız buna nasıl akıl erdirdiler, nasıl yol çizdiler bilemiyoruz! Ancak bürokrasinin zaten uzun yıllardır bu konuyla ilgili rahatsızlıkları vardı. Siyasiler de bir şekilde bu rahatsızlıklarına alet ettiler. Siyasilerimizin de bunların oyununa geldiğini düşünüyorum."
Engellilerin sorunları görmezden mi geliniyor?
Araç alımlarında çıkarılan kararın tekrar 5 yıla indirilmesi ve engellilerin hayatlarını kolaylaştıran araçların alınabilmesine olanak sağlanması gerektiğini vurgulayan Çatalbaş, hem araç alımında hem de hayatın diğer alanlarında engellilerin yaşadığı problemleri şu şekilde dile getirdi:
"Zaten maddi bir sınır koydunuz. Bunun üzerine ekstradan bunu koymak, resmen 'siz bunu kullanmayın, sizi yok sayıyoruz' demek oluyor. O zaman bunu komple kaldırın. Engelli ayaklarıyla ilgili yine aynı sıkıntılarımız devam ediyor. Orada da eve giren kişi başı para barajı konuldu. O da bizim birçok engellimizin hayatını felç etti. Bir engellinin yaşadığı evde asgari ücretle çalışan bir kişi varsa engelli aylığından istifade edemiyor. Evde bakımda da aynı sıkıntımız vardı. Evde bakım aylıklarında da yine kişi başı para barajı vardı. O da yine birçoğunun bu engelliye bakanların bakım paralarının kesilmesine yol açtı. Yine engelliye bakan engelli yakınlarının sosyal güvenlik çatısı altına alınması konusunu her seferinde bunu dile getiriyoruz. Devlet burada aynı zamanda suç işliyor. Çünkü devlet, 'sen engelline sahip çıkıp bakıyorsun, sana aylık veriyorum ama seni kaçak çalıştırıyorum' diyor. Engelliye baktığı için para verip bir istihdam oluşturuyorsun. Peki, bunun sigortası ödenmeyecek mi? Yarın öbür gün engelli öldüğünde, ki genelde kadınlarımız sahip çıkıyor, bu kadıncağızımız ortak kalmayacak mı? Bunu defaatle söylüyoruz ama bir çözüm üretemiyoruz. Eğer bizler bütçede açık verilmesine yol açıyorsak o zaman bize hiçbir şey verilmesin, bu bütçenin açığı da kapansın. Ancak ülke insanımız ekonomik şartlardan dolayı inim inim inlerken en çok engelli camiası bu ekonomik sıkıntılardan etkileniyor. Çünkü engellilerin yüzde 80'i Türkiye sosyoekonomik yapısının altında. Bu neden görmezden geliniyor? Neden fark edilmiyor? Yoksa fark ediliyor da yok mu farz ediliyor? Sıkıntılarımız ciddi… Siyasilerden istediğimiz bize hakça, adil bir şekilde, bizi kimseye muhtaç etmeyecek şekilde davranmalarıdır. Eğer devlet babaysa o zaman baba bu evlatlarına sahip çıksın." (İLKHA)