9715,86%-0,18
35,47% -0,03
36,52% 0,68
3044,23% 0,23
4876,78% -0,12
Eğitimci Abdullah Ayyıldız, çağımızın vazgeçilmezi teknolojinin ölçüsüz kullanımının hem çocuklar hem de yetişkinler için çeşitli sıkıntılara neden olabileceğini belirtti.
Ayyıldız, teknolojinin kontrolsüz kullanımının bireyler ve toplum üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri değerlendirirken, eğitimdeki eşitsizliklere ve ailelerin teknolojiye yaklaşımına dikkat çekti.
Teknolojinin tamamen yasaklanması yerine bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğini vurgulayan Ayyıldız, ailelerin bu konuda büyük bir sorumluluk taşıdığını ifade etti.
“Her şey ölçüsünde olduğunda kabul edilebilir”
Ayyıldız, “Bu çağ teknoloji çağıdır ve teknolojinin yoğun olduğu bir çağda çocuklarımızın da bununla iç içe büyümesi aslında normaldir. Ancak her şey ölçüsünde olduğunda kabul edilebilir. Ölçüyü kaçırdığımızda maalesef çeşitli sıkıntılar yaşanması kaçınılmazdır. Bunlardan biri de teknoloji bağımlılığıdır. Bu durum yalnızca çocukları etkilemekle kalmaz, maalesef yetişkinleri de derinden etkiler. Hatta çocuklar genellikle büyüklerinden etkilenerek bu mecranın içinde kaybolurlar. Özellikle dikkat etmemiz gereken şeylerden biri, teknoloji kullanımının derecesidir. Bu konuda anne babaların tutumuna daha fazla özen göstermeleri gerekmektedir. Teknolojinin etkilediği en önemli alanlardan biri dikkat durumudur. Dikkatin en sıkıntılı olduğu zamanlardan birindeyiz. Özellikle her şeyin hızla tüketildiği, sürekli kaydırma hareketiyle içeriklerin değiştirildiği bir süreçteyiz. Araştırmalara göre, dikkatin en fazla 45 saniye ile 1 dakika arasında odaklanabildiği ve bir konudan diğerine kolayca geçildiği bir teknoloji akımı içerisindeyiz. Bu durumu en çok ilkokul öğretmenleri hissedebilmektedir.” dedi.
“Farklı imkânlar eğitim sisteminde ciddi uçurumlar yaratmaktadır”
Öğrencilerin başarısını etkileyen bir diğer önemli etkenin de eğitimdeki eşitsizlik olduğunu vurgulayan Abdullah Ayyıldız, “Öğrenciler her şeyden çok kolay sıkılabilmekte, ilgi düzeyleri düşük olmakta ve bir anda farklı konulara yönelebilmektedirler. Bu durum, özellikle çocukların ders motivasyonunu, arkadaşlık ilişkilerini ve değerler konusunda onlara kazandırmayı hedeflediğimiz anlayışları olumsuz etkilemektedir. Bu da çeşitli zorluklara neden olmaktadır. Diğer taraftan, öğrencilerin başarısını etkileyen bir diğer önemli etken de eğitimdeki eşitsizliklerdir. Farklı kurslar, dershaneler ve imkânlar arasındaki büyük farklar, eğitim sisteminde ciddi uçurumlar yaratmaktadır. Herkesin aynı sınava girdiği ve aynı ölçütlerle değerlendirildiği bir sistemde bu eşitsizlikler ciddi sorunlara yol açmaktadır. Eğitim konusunda da bu sıkıntılarla karşı karşıyayız.” İfadelerini kullandı.
“Çocuklarımız, aynı evin içinde, aynı odada bile olsa ayrı dünyalarda bulunabiliyorlar”
Sosyal medyanın bizi birleştirmesi gerekirken daha fazla yalnızlaştırdığını, izole ettiği ve kalabalıklar içinde yalnız bıraktığına değinen Abdullah Ayyıldız, “Eğitimin ve teknolojinin birleşiminde, geçmişte yaşadığımız bir sıkıntı pandemiydi. Pandemi döneminde herkes evlere kapanmış, tüm enerji ev içinde teknolojiyle bir şekilde tüketilmeye çalışılmıştı. Bu süreçte farklı bir alışkanlık oluştu ve bu alışkanlık, aradan 2-3 yıl geçmesine rağmen maalesef hâlâ etkili. Cambridge Üniversitesi, bu yılın kelimesi olarak "beyin çürümesi" kavramını öne çıkardı. Bu, teknoloji çağında insanların gittikçe yalnızlaştığını ve dikkat algılarının azaldığını ifade ediyor. Bu durum, eğitimde de bir sıkıntı olarak kendini gösteriyor. Türk Dil Kurumu ise bu yılın kavramını "kalabalık yalnızlık" olarak belirledi. Sosyal medyanın bizi birleştirmesi gerekirken daha fazla yalnızlaştırdığı, izole ettiği ve kalabalıklar içinde yalnız bıraktığı gerçeği gözler önüne seriliyor. Çocuklarımız, aynı evin içinde, aynı odada bile olsa, anne, baba ve çocuk olarak ayrı dünyalarda bulunabiliyorlar. Bu nedenle, yeniden özümüze, evimize ve birbirimize dönmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Ahlaki eğitimi çocuğa verecek olan yine anne ve babadır”
Teknolojiyi öğrencilere ya da çocuklara yasaklamak yerine, onların bu aracı belirli sınırlar içinde ve verimli bir şekilde kullanabileceği alanlar oluşturması gerektiğinin altını çizen Abdullah Ayyıldız, “Bir eğitimci olarak, popüler olan bir şeyi doğrudan yasaklamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bunun yerine, teknolojiye düzenli bir şekilde yer vererek hayatımıza yön vermemiz gerektiğini savunuyorum. Çünkü gelecek teknolojidedir. Teknolojiyi öğrencilere ya da çocuklara yasaklamak yerine, onların bu aracı belirli sınırlar içinde ve verimli bir şekilde kullanabileceği alanlar oluşturmalıyız. Böylece daha gelişkin bireyler yetiştirebiliriz. Değer aktarımında da teknoloji kullanılabilir. Bu konuda birçok çalışma ve oyun geliştirilmiştir. Ancak biz değer koymadığımızda, çeşitli kurumların oyunlara subliminal mesajlar yerleştirdiği ve farklı değerler aktardığı bir durum oluşuyor. Bu, maalesef neslimizi tehlikeye atma aşamasına getiriyor. Bazen gözden kaçan unsurlar, çocuğun bilinçaltına mesaj verebilir. Bu konuda hem büyükler hem de çocuklar büyük bir saldırı altındadır. Kişinin en önemli koruması gereken şey benliği ve ailesidir. Ahlaki eğitimi çocuğa verecek olan yine anne ve babadır; topluma kazandıracak olan da ailedir. Bu nedenle, teknolojiyi düzgün, planlı ve düzenli bir şekilde çocuğa sunmak ve en etkili şekilde kullanmak ailenin sorumluluğundadır. Öğretmenler olarak, akıllı tahtalar, eğitim materyalleri ve diğer araçlarla bu süreci destekliyoruz. Evde de bu araçlar üzerinden çalışarak, teknolojiyi çocuğun hayatını geliştirecek bir araç hâline getirebilir ve daha faydalı bir şekilde kullanılmasını sağlayabiliriz.” İfadelerine yer verdi. (İLKHA)