Evli ve 2 çocuk babası olan ve Batman'da bir camide imamlık yapan Özel (50), Beşar Esad dönemindeki işkenceleri ve insanlık dışı uygulamaları detaylı bir şekilde aktardı.
1993 yılında liseyi bitirdikten sonra Arapçaya olan ilgisi nedeniyle Suriye'ye gitmeye karar veren Hasip Özel, Şam İlahiyat Fakültesi'ni okudu. Ardından Eczacılık Fakültesi'nde eğitimine devam etti.
Suriye'deki siyasi baskı ve rejim zulmünden rahatsızlık duysa da, ülkesine dönebilme hayalini kuruyordu. Ancak 1999 yılında, Suriye'yi terk ederken gözaltına alındı.
Gözaltındayken uğradığı işkence sırasında kulaklarına ve ayaklarına elektrik şokları bağlandığını, ağzından ve burnundan kan çıkıncaya kadar dövüldüğünü belirten Özel, işkence sehpalarına bağlanarak, her gün işkenceye tabi tutulduğunu ve şahitlik yapmayı reddettiğinde nişanlısına tecavüz tehdidiyle zorla itiraflar yazdırıldığını anlattı.
3 yıl süresince kaldığı cezaevinde oksijensizlikten dolayı cildinin döküldüğünü vurgulayan Özel, işkence altındayken namazlarını kılmaya devam ettiğini ve günde sadece 3 zeytinle hayatta kalmaya çalıştığını ifade etti.
Cezaevinde idam edilen insanların "Allahu Ekber" dememeleri için ağızlarının bantlandığını, idamların rutin hale geldiğini ve işkencelere uğrayan yüzlerce insanın ölümle karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Özel, zaman zaman yemeklere fareler atıldığını ve bazı mahkûmlara farelerin yedirildiğini aktardı. Özel, bir mahkûmun gözleri önünde kızına tecavüz edildiğini ve benzeri olayların sıkça yaşandığını da anlattı. Ayrıca, işkenceye uğrayan mahkûmların cinsel şiddetle de karşı karşıya kaldığını ifade etti.
"Hayalim Arapçayı öğrenmekti"
Özel, "Ben 1993'te liseyi bitirdikten sonra Arapçaya karşı çok sevdalıydım. Arapçayı çok severdim. Nasip olduğu bazı arkadaşların vesilesiyle onlar giderken ben de bir Arap ülkesine gidip güzel bir Arapçayı öğrenmeyi hep düşünüyordum, hayalimdi. Nasip oldu. 1993'te liseyi bitirdikten sonra Şam'a gittim. Şam İlahiyat Fakültesi'ni okudum. Orada Şam İlahiyat Fakültesi'ni okurken bitirdikten sonra aynı zamanda da Eczacılık Fakültesi'ni de okudum. Halep'te okudum ama genellikle ben Şam'da oturuyordum, Halep'te oturuyordum. Ben de İlahiyatı bitirdikten sonra artık Türkiye özlemiyle gelmeyi düşünüyordum. Türkiye'ye geri dönmek istedim. 1999'da Hicret Cevazat'a giderken beni gözaltına aldılar." dedi.
"Çok dehşetli bir şeydi"
Özel, gözaltına alındığı sırada yaşadığı korkunç anları şu şekilde aktardı:
"Zaten Suriye'deyken, Suriye'nin diktatörlüğünü, zulmünü, hürriyetinin olmayışının farkına varmıştım. Ama hiçbir zaman ben siyasete katılmadım. Devlet hakkında da bir tek söz de dahi söylemedim. Sadece ilim için gitmiştim. İlmi öğrenip, ülkeme gelerek kendime göre insanlık için hizmet yapmaktı amacım. Sonra giderken beni yakaladılar, gözaltına aldılar. Büyük bir araba getirdiler. Bir maskeyle gözümüzü bağladılar. Yere serip iki polis de ayaklarıyla üzerime basarak oturdular. Çok dehşetli bir şeydi."
"Ağzımdan, burnumdan kan geliyordu"
Özel, Suriye rejimi hakkında herhangi bir politik görüş bildirmemiş olmasına rağmen, her gün 4-5 kez işkenceye uğradığını belirterek, "Sonra Şam'da siyasi bir şube var oraya götürdüler. Benim tamamıyla elbiselerimi soydular ve işkenceye başlattılar. Neden böyle yaptınız? Dedim ama hiç ses yok. 15 güne kadar işkence altında kaldım. Elektrik şokları ayağıma bağlayarak, kulaklarıma bağlayarak benim ağzımdan, burnumdan kan çıkıncaya kadar dövmeye başladılar. 15 gün sonra 'sen Suriye rejimi hakkında ne düşünüyorsun?' diye sordular. 'Müslüman Kardeşlerle ilişkin var mı? Ve hakkımızda ne düşünüyorsun' diye sorular sordular. Yedi buçuk aya kadar her gün 4-5 sefer hep işkence altında kaldım." dedi.
"Beynim düdüklü tencere gibi oluyordu"
"İşkence sehpaları vardı" diyen Özel, "Kulağıma elektrik şokları bağlayarak sanki benim beynim bir düdüklü tencereye girmiş gibi oluyordu. Bu kadar ağzımdan burnumdan kan çıkıncaya kadar bu şekilde sürdü. Bir de iki kat altında bir yere beni koydular. Bu durum 3 sene böyle devam etti. Üç sene işkence altında kaldım. Bu üç sene zarfında benim cildim tamamıyla böyle dökülüyordu oksijensizlikten. Havanın soğumasıyla diyorum kış geldi, yazın ısınmasıyla yaz geldi diyordum. Ezan sesi geliyordu ama bu ezan sesi sabah mı, öğle mi, akşam mı ben bilmiyordum. Ama o hücrede ben namazımı kılıyordum ona göre. Yemem için bazen 3 adet zeytin veriyordular. Benim yastığım terliğim oldu. Çok ince battaniye üzerinde üç sene yattım. Bu üç sene işkence gördüm. Nice insanlar getirdi bana, illa bunlarla ilgili şahitlik yapacaksın dediler. Yapamam deyince Nişanlımı getirdiler ve 'şahitlik yapmazsan ona tecavüz edeceğiz' dediler. Bu kez yapmadığım her şeyi kabul etmek zorunda kaldım. Artık yüzlerce itiraf orada yazdılar." ifadelerini kullandı.
"Sanki cehennem kapısına açılıyordu"
Hasip Özel, 3 yıl boyunca Suriye'nin meşhur Tadmur hapishanesinde de ağır işkencelere maruz kaldığını söyledi.
Özel, "Daha sonra beni buradan çıkardılar ve Tadmur denilen meşhur bir hapishane vardı. Beni oraya götürdüler. Ama oraya giderken ben dedim bu Şam'daki siyasi şubede keşke kalsaydım. Şimdi gerçek azap, gerçek işkence, gerçek ahlak dışı ben orada görmeye başladım. Kocaman bir büyük kapısı vardı. Sanki cehennem kapısına açılıyordu. 4-5 asker birlikte o kapıyı açıyordular. O kadar büyüktü. Orada şu yazı vardı. 'Biz onlara zulmetmedik. Onlar kendi nefsine zulmettiler' ibaresi yazıyordu. Bu cezaevinin diğer ismi de fareler hapishanesiydi. Burada bir sene yakın kaldım. Ben siyasi şubede görmedim işkenceleri orada gördüm. Orada yüzlerce insanın nasıl idam ettiklerini gördüm." diye konuştu.
"Hafızlar herkesin yerine işkenceye çıkıyordu"
Tadmur'daki korkunç koşulları anlatan Özel, "Biz bir kovuşta ise böyle bir yerde bizim bir odamız çapındaki bir yerde belki 50 insan var böyle bir yerde bu şekilde yatıyordu. Bizim altımız hep suydu. Artık her gün 2-3 kişi ölüyordu. Ek olarak da her gün 4-5 kişiye işkence ediyorlardı. Orada hafız kuran olan kesimler vardı, çok inançlı insanlardı. Herkesin yerine işkenceye çıkıyordular. 450-500'e yakın kırbaç onların ayağına param parça olana kadar vuruyorlardı." şeklinde konuştu.
"Herkes ölümü istiyordu"
Burada pazartesi ve perşembe günlerinin idam günleri olduğuna vurgu yapan Özel, şunları söyledi:
"Herkes ölümü istiyordu ama ölüm herkese nasip olmuyordu orada. Orada yüzlerce idam sehpaları vardı. İdam edilirken insanlar 'Allah u Ekber' diyorlardı. Ama bir müddet sonra bu ses kesildi. Anladık ki idam ettikleri zaman Allah u Ekber dememeleri için ağızlarını bantlıyorlar. Orada Müslüman kardeşlerden tam 2 bin kişi pers makinelerinden geçirildi. Ziyaret yoktu. 25 sene, 30 sene hiç ziyaret yoktu. İnsanlara lağım sularını içiriyorlardı. Ayda bir sefer banyoya çıkarıyorlardı. Ama banyo günlerinde mutlaka 4-5 insan ölüyordu. Bu şekilde devam ediyordu. Bazen de birisi ölürken gelip ayağından tutup çekiyordular. Cesede saygı göstermiyorlardı. Bir kişiye fare yedirdiler. Bazen yemeklerimize de fareler atıyordular.
Orada hapishanede beraber kaldığımız bir kişi anlatıyordu. Oradaki askerler o kişinin gözü önünde kızına tecavüz ettiklerini söyledi. Her gün on tane, yüz tane böyle şeyler gördüm."
Sadnaye hapishanesine de götürülen Hasip Özel, oradaki uygulamaların Tadmur'dan farksız olduğunu, yüzlerce suçsuz insanın pers makinelerinden geçirildiğini ve kurşuna dizildiğini aktardı.
"İnsanlar pers makinelerinden geçiriliyordu"
Özel, "Daha sonra beni dünya basınına çıkan Sadnaye hapishanesine götürdüler. Burası Tedmur'a göre üç, beş yıldızlı bir oteldir. Burada da insanlar pers makinelerinden geçirilerek param parça ediliyordu. Suçsuz olan insanları bile 15-20 sene hapiste tutuyordular. Buna benzer vahşetleri gördüm. 2008'de iki isyan oldu. Tam yüz elliye yakın insan öldürüldü. Bir dönem geçtikten sonra bu sefer 2008 yeniden bir isyan oldu. Dehşet verici bir isyandı. Belki 200'e insan kurşuna dizildi. Oradaki olaylar birkaç saatlik anlatmakla bitmiyor." dedi.
"Evinde Fizilali Kuran görülen kişilere 25 sene hüküm veriyorlardı"
"Suriye'de o dönemde sadece evinde Fizilali Kuran görülen kişilere 25 sene hüküm veriyorlardı" diyen Özel, şu ifadeleri kullandı:
"Kim Enfal, Tövbe suresini ezbere bilseydi hükmü 20 seneydi. Her bir sureye 10 sene hüküm veriliyordu. Neden? Çünkü bu sureler İslam hukukunu cihad yönünü anlatıyor da onun için. Ben cezaevinde 10 sene kaldım. Babam Avrupa İnsan Haklarında benim kayıp olduğum yönde çok şikayetini dile getirdi. Babamın sayesinde nasip oldu ve 3, 4 arkadaş daha benimle birlikte çıktılar. Babamın çabası olmasaydı oradan ölümüm çıkardı."
"Rejimin çökmesine çok mutlu oldum"
Hasip Özel, Suriye'deki rejimin çöküşü ile ilgili olarak büyük bir kurtuluş duygusu taşıdığını belirtti.
61 yıllık bazı rejimi çöküşünün bütün Suriye halkı için büyük bir milat, büyük bir kurtuluş olduğunu belirten Özel, "Halk 'Yeter ki bu rejim gitsin, isterse şeytan gelsin' diyordu. Yüzde 95 halkın genel düşüncesi buydu. Oradaki halk bilinçli insanlardır, kültürlü insanlardır. Okuma oranı bayağı yüksektir. Şu anda gelen insanlar da çok değerli insanlardır. Rejimin çökmesine çok mutlu oldum. Mutluluğu kalbimin derinliklerinde hissediyorum." ifadelerini kullandı.
"Esad ile israil yönetimi arasında fark yok"
Şu anda Esad yönetimi ile siyonist işgal rejimi yönetimi arasında zerre kadar bir farkın olmadığını ifade eden Özel, "Ya da Amerika yönetimi. Şimdi israil 45 binden fazla katletti ama Suriye'nin bilançosu 2011'den bu yana 12 milyon göç, bir buçuk milyon ölü, 7 buçuk milyon yaralı, 85 bin kadına tecavüz edilmiş, 75 bin bir yaşın altında ölen çocuklardır. Yani şu anda Suriye'nin bilançosu bu." açıklamasında bulundu.
Esad'ın yargılanacağına inandığını ifade eden Özel, Türkiye'nin Suriye halkına insani ve ahlaki açıdan önemli destek sunduğunu da söyledi.
"Halk bir bütün olarak kenetlenmiş"
Özel, şunları kaydetti:
"Peki böyle olan bir diktatörden kurtulmaktan daha mutluluk verecek bir şey var mı?
Esad'ın yargılanacağına inanıyorum. Halk bir bütün olarak kenetlenmiş. Kültür düzeyi bayağı yüksek. Yeni teknolojiden de çok haberdardırlar. Evet, kalkınmasına inanıyorum. Türkiye, Suriye halkına insani, ahlaki olarak baktı. Türkiye bir nevi rahmet kapısı oldu. Türkiye'de belki 3 milyondan fazla vatandaş var. Eğer bunlar Suriye'de kalsaydı, asla Esad bunların gözyaşına bakmazdı. Yani Türkiye'nin insani tavrı onu dizginledi. Kim olursa olsun oradaki insanlara rahmet elinin uzatılması gerekir." (İLKHA)