Türkiye`nin 24 ocak 1980 den bu yana benimsediği “neoliberal ekonomi“ modelinin kurbanlarının yarın bayramı. ANAP ve Özal`ın „girișimciliğiyle“ ulusal ve uluslararası sermayeye sınırsız bir serbestlik tanındı. Kalkınmanın ve toplumsal refahın yerini, daha çok kar ve acımasız bir sömürü düzeni aldı. Bu uğurda Kamu İktisadı Teșebbüsleri özelleștirmeler yoluyla yağmalanırken; ișçilerin payına düșük ücretler, sendikasızlașma ve sosyal güvence yoksunluğu düștü. AKP li yıllar 2002 den itibaren ise ANAP ın bașlattığı neolibaral ekonomik yağmanın devam ettiğı ve tamamlandığı yıllar oldu. Daha geriye gidildiğinde Demokrat Parti de döneminde “Devletçiliği“ özel sermayenin birikimi için kullanmıștı.
Özelleștirme ile birlikte ișçi sınıfının örgütlülüğüne ve haklarına ilișkin kapsamlı bir saldırı bașlatıldı. SSK nın istatiklerine göre 1988 de %47,4 olan sendikalașma,1990 da yüzde 42,4`e geriledi. 2000 yılına gelindiğinde bu oran, %16 ya düșmüștü. Aynı tarihsel geçmiș içerisinde, kamuda sendikalașma oranı % 100 den, % 55,4 e,özel sektörde ise, %25,7 den %6,4 ye düștü.İktidara gelirken alt sınıflardan oy alıp,sonra İslami Burjuvazinin doğmasına neden olan AKP “Milli Görüș Gömleğini“ çıkartıp atarak “Muhafazakar Demokrat“ kimliğe büründü. Özelleștirilmiș bir çok kamu iktisadi teșebbüsü,zamanla da kapatıldı. Devletin en fazla kar ettiği kurumlar çok ucuz parayla yandașlara satıldı. Türk Telekom gibi bir șirket ise satılmasına rağmen parası alınamadığından borçları devlet tarafından kapatıldı. AKP li yıllarda, tașeron ișçi sayısı her yıl arttı. Örnek vermek gerekirse, 2014 yılı sonu itibarıyla tașeron ișçi sayısı 1milyon 481.690 kișiye çıkmıștı.
Son on yılda kamu harcamaları içinde sosyal harcamaların oranı değişmemiştir. OECD ülkelerinde GSYH içinde sosyal harcamaların oranı %21 iken, Türkiye’de bu oran %15,6 düzeyindedir. GSYH'den kamusal hizmetlerine ayrılan pay en az eğitimde olmuștur.
Diğer yandan iș kazalarında büyük bir artıș oldu. Devleti yönettiğini sanan kimileri, iș kazaları için „Bu ișin fıtratında var“ demiș olsa da, Türkiyedeki iș kazaları kaza değil her biri bașlı bașına birer cinayetti. Genelde maden, inșaat, enerji ve tersanelerdeki ișçi ölümleri diğer iș kollarından çok fazlaydı. Değișik iș kollarında, organ kaptırma, düșme, yaralanma olsa da üstte saydığımız iș kollarında ölüm yüksekti. Sendikalașma bilerek, isteyerek azaltılmıștır. İktidarın borazanlığını yapan sendika sayısı AKP iktidar döneminde daha da artmıștır. Mesala inșaat sektöründe her 100 ișçiden sadece 3 ü sendikalıdır. Diğer yandan gemi sanayii ve tersaneler. Her gemi birçok ișçinin tabutu olmuștur. Alınmayan önlemler ve tașeronlașmanın en fazla görüldüğü sektörlerden biri olan tersanelerdeki ölüm sayıları üretilen her gemi sayısına bağlı olarak artmıștır. Madenlere baktığımızda ise durum farklı değildi. Türkiye; üretilen her bir milyon ton kömür bașına yașanan ișçı ölümü bakımından, bu alanda șampiyonluğu elinde bulunduran Çin`in ardından ikinci sıradadır. 2014 de Soma`da 301 kișinin can verdiği katliamdan önce Devlet Denetleme Kurulunun raporunda ciddi eksiklikler vurgulanmıș olsa da tedbir alınmamıștı. 301 madencinin ölmesi beklenmiș, raporun uygulanması ölümlerden sonraya bırakılmıștı.
Madenler yandașlara peșkeș çekilmiș, açık madenlerde, doğayı kirleten,ağaçları kesen, tabiatı tarumar eden kapitalızmin nasıl bir canavar olduğunu gösterilmiști. Siyanür ile altın arama gibi, suya siyanür karıșımı yanında, önüne kattığı topraklardaki canlıların yașamını çalan vahșice bir yöntem uygulanmaya devam etmektedir. En son Erzincan İliç te ki siyanürle madem arayan șirketin yanlıș toprak istiflemesi sonucunda toprak kayması yașanmıș, altında kalan 9 ișçiden sadece birinin cesedi çıkarılabilmistir. Kısacası örnekleri artırmak mümkün. Ne yazık ki bu ölümlere ülkeyi yönetenlerin KADER ya da FITRAT diyerek, komik ve ölen ișçi yakınlarının acısını artıran açıklamaları, devletin en üst makamından itibaren seslendirilmeye devam etmektedir. Devleti yönettiklerini söyleyenler, bu iș kazalarında, hep iș verenden yana olmușlardır. Bu ölümlerinin sonunda açılan davalarda, ya hiç bir iș veren ceza almamıș, uyduruk, komik cezalar ile, ya da daha acısı „Kan parası „adı altında, ișçi yakınlarına ölümlerinden sonra, davalarından vazgeçmeleri için para ödemek suretiyle, ölümleri satın almıșlardır. İçerde kalanlar ya durușmadaki taktığı kravattan, ya da „iyi hal“ dedikleri saçma bir kararla kısa süre sonra serbest kalmıșlardır.
Enerji alanında çalıșan ișçi ölümlerine de baktığımızda durum aynıdır. Elektrik dağıtım șirketlerinin özelleștirmesiyle de, genelde „Tașeron“ ișçilerinin, bilgisi olmadan belgesi olanların çalıșması veya çalıștırılması sonucunda ölümleri hızlanmıștır. Bir yandan asgari ücret ile çalıș, diğer yandan ölüm ihtimalinin çok yüksek bir iși yapma zorunluluğu. Bu, neolibaral ekonominin kötülüğünün yanında, Türkiye`de daha acımasızca uygulanmasının sonucudur. Yüksek gerilim hatlarına kapılma veya yere çakılma șeklindeki ölümler, o kadar sıradanlașmıștır ki artık gazetelerin 3.sayfalarında bile yer verilmez olmuștur.
Diğer yandan Asgari ücretle çalıșmak o kadar kanıtsandı ki; konu ile ilgili bilgisi olan, eğitim almıș, kurslara katılmıș biri ile, ișten hiç anlamayan biri aynı iși, aynı parayla yapmaktadır. SGK nun 2020 verilerine göre Türkiye de kayıtlı ișçilerin % 42 si asgari ücret almaktadır. Diğer avrupa ülkelerinden birkaç örnek verecek olursak, örneğin; Portekiz`de 4,4 Yunanistan`da 8,9, Almanya`da 6,6 düzeyindedir.
Ya sendikalar, onlarda gerek kamu ișverenleri, gerekse, özel teșebbüslerde çalıșan ișveren kadar suçludur. Zaten az olan, ya da iktidar yanlısı „Sarı Sendikalar“ üyelerine, ne mesleki bilgilendirme, ne tedbir alma, ne de yeterlilikleri geliștirme anlamında hiçbir șekilde görevlerini yerine getirmiyorlar. Oysa o sendikaların genelde Ankara`da olan merkezleri, büyük binalar, önlerinde pahalı, siyah,camları dıșardan karartılmıș araçlarla ișçiden kestikleri paralarla gezilere giden Sendika Ağaları cirit atmaya devam ediyorlar. Türkiye`de neyin kokușmuș kalmadığını, neye elimizi attığımızda, elimizde kalmadığını bana söyleyen biri çıksa da, bu uzakta yașayan, ama ülkesini seven yurttașı bilgilendirse. Koșarak, uçarak geldiğimiz ülkemizden, homurdanarak dönmesek!!
Yașasın 1Mayıs. Yașasın İșçiler Köylüler,
sevgilerimle
Mehmet YILDIZ
Instagram: yazar_birbey