Ben Filistinli FATIMA . Henüz yedi yaşındayım. Hayatta kalmanın soğuk yüzünü bu yaşta tattım. Umutlarımı yaşama sevincimi aldılar benden. Gülmeyi unuttum…
Bir zamanlar benimde gökyüzüm maviydi banada güneş merhaba derdi. Bende sokaklarda koşar oynardım. Koşarken düştüğümde babam kolumdan tutar kaldırırdı. Yeşil gözlerimden süzülen yaşları annem elleriyle silerdi. O öpünce geçerdi canımın ağrısı. Çocuktum işte…
Ama şimdi…Gökyüzümüzde bombalar yağıyor. Doğan güneş aydınlatmıyor etrafımızı. Ne oynayacak sokak ne düşünce kaldıracak babam nede gözyaşlarımı silip sevgisiyle yaramı iyileştiren annem kaldı. . Ailemdeki herkesi kaybettim. Nasılmı.
O geceydi hayatımın ellerimden uçtuğu o gece .Güle oynaya ailece başımızı yastığa koyduğumuz o gece. Büyük bir gümbürtüyle uyandık. Binalar yerle bir olmuştu kulakları yırtan o patlama. Bir… iki… üç…. Dört… derken bitmedi. Çaresizdik.. Ve duyduğum son ses. Annemle babamın beni kucağına alıp söyledikleri kelime-i şahadettİ. Saatler sonra annemin sıkı sıkı sarılmış vaziyette kafasından akan kanın sıcak sıcak gözlerime dolmasıyla irkildim. Babam ise gülümseyerek yerde yatıyordu. Galiba yine şaka yapıyordu. Şakamıydı bu. Bağırdım:
Anne Baba Hadi Kalkın Dedim. Ses Veren Olmadı.
Korkuyorum dedim yine ses yok. Ve o dakikadan sonra ben hiç ses duymadım. Vahşetin sesi kulaklarımı sağır etmişti. Sonra komşulardan hayatta kalan birkaç kişi aldılar beni hastaneye götürdüler. Giderken her yer viran olmuştu. Ne olmuştu ki. Neden her kes ölüyor ki. Ne istediler bizden. Ne istediler gülüşümüzden. Çok mu gördüler bir parça mutluluğu. Kabus gibi çöktüler üstümüze. Götürüldüğüm hastanede tedavim yapılınca tekrar görüntü kayboldu. Meğer orayıda bombalamış soysuzlar. Tekrar gözümü açtığımda yıkılan bir duvar dibinde karton üzerindeydim. Birileri benimle konuşuyordu ama ben yine duymuyordum. Artık tektim. Canım yansa da geçecek diyen annem yoktu ki yanımda yada sen artık büyüdün alışmalısın diyen babam da yoktu. Tek değildim onlarca çocuk yaralıydı. Ve hepsi de benim gibi kimsesiz kalmıştı nerdeyse.
Yanıma 4 yaşlarında bir erkek çocuk uzattılar korkudan titriyordu. Sesini duymasamda acısını duyuyordum. Sarıldım sıkı sıkı ben yanındayım dedim usulca .Ve bir an büyüdüğümü hissettim. Yaşadıklarım mı beni büyüttü yoksa ben mi mecbur bırakıldım bilemedim.
Ben sesleri duymuyorum ama benim sesimi duyan olur mu ki…
Bu vahşeti yaşamadan kısa süre önce komşunun okula giden çocukları kendi aralarında konuşurken duymuştum. 23 NİSAN ulusal egemenlik bayramı varmış. Ne güzel herkes özgür olacak değil mi çocuklar öldürülmeyecekler . Gökyüzüne barış uçurtmalarını salıverecekler. Gözlerden yaş değilde gülümseme olacak. Yine tüm çocuklar korkmadan sokaklarda koşup oynayacaklar. Bizler yaşadık ama hiçbir çocuk yaşamasın ve sevgili insanlık lütfen bizi unutmayın.
Küçük bedenlerimizle altında ezildiğimiz bu yükün ağırlığını daha nasıl anlatabilirim ki. Daha kaç bayram sayacağız bombaların altında geçirdiğimiz günleri..yada kaç çocuk taş bağlayacak acıkan karınlarına.
Ben fatıma diyorumki bir gün cennete gidersem Yüce Allah’ın huzurunda o zalimleri şikayet edeceğim