Kadın aileyi bir araya getiren, doğuran, doyuran ve enerjisi hiç bitmeyen bir canlıdır. Genelde dünyanın her yerinde ve tüm zor koşullarda yaşayabilmektedir. Ama nesilleri zalim insanların onlara ölümden başka seçenek sunmamaları yüzünden teker teker tükenmeye yüz tutmuştur.
Her gün bir kadın daha kocası, saplantılı sevgilisi, ve de kadını sadece cinsel bir obje gören sapık zihniyetler tarafından bu hayattan kopartılıyor… Ya da aşiret kurbanı olup gayri meşru cinayetlere kurban gidiyor.
Sadece o mu birde yaşayan ama ölüden farksız ÇOCUK GELİNLERİMİZ var… ya birkaç büyük baş hayvana ya da ekilecek buğday tarlalarına peşkeş çekilen söndürülen hayatlar. Yaşarlar ama ne olduğunu bilmeden özgürlükleri elinden alınarak.
Ne acı değilmi ben yazarken bile yüreğim burkuluyor. Her güneşin doğuşuyla bir kadının gecenin karanlığında kayboluşunu duyuyoruz. Çaresizce…
Bilinmiyor mu ki bir kadının ahına gözyaşlarını zapdetmeye çalışan kirpikler şahit olacak . Yada çaresizlikten yolunan saçlar tel tel dile gelip :
Günahına girdiler o bir kadındı tek istediği mutlu olmaktı, sevilmektir diyecekti. Bak işte Yarım kaldı , gülüşü, umutları hayalleri hevesleri en çokta sevmeleri… Sevmeyi bilmeyenlerin elinde karanlığa kaybolup gittiler arkalarına bakmadan.
Bu gün 8 mart dün ya kadınlar günü. İçinde hüznü, hasreti, çileyi anlatan şiir misali kadınların günü. Okudukça yüreklerimize dokunup haykırışlarını gün yüzüne çıkanların günü.
Şiir gibi kokan kadınları sevin üstadım…
Hece hece mısra mısra sevin…
Her kıtasına bir anlam yükleyin…
Sevin ki ne mısralar ziyan olsun nede sevdalar…
Gülüşü güzel kadınların ellerinden tutun…
Çekin onları dikenlerin içerisinden…
Çekin ki ne çocuklar ağlasın nede dünyaları karanlıkta kalsın…