Mehmet Zafer
Tarih: 04.07.2020 13:51
Sosyal Yaşantıyı Sosyal Medya İle Bitirdik
Gelişen dünyada her geçen zaman geriye doğru hızla ilerleyen bir toplum haline geliyoruz ve bunun farkında olduğumuz halde bir şeyler yapmaya da kalkışmıyoruz. Asıl tehlike kapımıza dayanmış ama biz iyimser halimizi korumaya özen gösteriyoruz,tehlikeyi görmemek ya da kendimize yakıştırmamak için çok yoğun bir çaba içerisine giriyoruz. Uzmanların konuyla ilgili açıklamaları hiç te iç açıcı değil ;aile olarak ne kendimizi , ne de çocuklarımızı bu tehlikeden koruyamıyoruz. Sosyal medya kullanımı nedeni ile ortaya çıkan “sosyal medya depresyonu” ve “sosyal medya bağımlılığı “ psikolojik problemler gibi iki yeni terimin doğmasına neden olmuştur. Sosyal medya depresyonu, başlangıçta “Facebook depresyonu” olarak adlandırılmış olsa da diğer tüm sosyal medya platformları da bu fenomene dahildir. Instagram, Twitter, Youtube, vb. liste uzayıp gidiyor ve bunlarla sınırlı kalmayacağı da aşikar bir şekilde kendini gösteriyor.. Hatta sorun sadece sosyal medya ile de sınırlı değildir. Genel olarak internet kullanımı, bu olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ancak sosyal medya söz konusu olduğunda etki çok daha güçlü bir şekilde gözlenmektedir. Örneğin “Selfie”, sosyal hassasiyeti artırıyor ve öz benlik saygısının düşmesine yol açıyor. İnsanlar paylaşım çılgınlığı adı altında mezara defnettiği anne- babasının kefenli görüntüsünü bile paylaşmaktan çekinmez hale geliyor. Yatak odasının fotoğrafları, kurulan sofraların fotoğrafları vs derken namahrem olan bir çok şey artık normal bir şeymiş gibi paylaşılıyor, hatta paylaşmayan ayıplanıyor. İnsanlar zamanlarının çoğunu geçirdiği sosyal medya aynı zaman da insanlar üzerinde kontrol mekanizması görevi üstlenmektedir. Kontrolü bir başkasının elinde olan bu sosyal ağlar maalesef yeteri kadar iyi kullanamayanları da son derece tehlikeli ortamlara atabiliyor. Ülkemiz açısından bunun en büyük örneği Gezi Olaylarıdır. Gezi olaylarında ülkenin uğradığı zarar,karşı karşıya kaldığı tehlike ,sosyal medyanın sorgulanmadan kullanılmasıdır. Sorgulamadan, araştırmadan, yapılan yalan haberler, uydurma videolar, fotoğraflar ve algılar neticesinde insanlarımız sokaklara çıkmış ve kendi ülkesini uçurumun dibine atacak noktaya gelmiştir. Bu doğrultuda siber âlemde grupların çok kolay organize olduğundan toplumsal hareketleri ateşleyen ve gruplar oluşturularak çok kısa sürede istenilen yerde harekete geçilmektedir. Bu bakımdan da özellikle ülkemizde toplumsal eylem sayısı teknolojik gelişmelere paralel olarak artış olduğu gözlenmektedir. Üye olduğu sanal âlemdeki gruplarla seslerini duyurmaya çalışan gruplar çoğu zaman grubun etkisinde kalıp hipnotize olmaktadır. Birçok insan için kimlik oluşumu, aidiyet duygularının oluşması, düşüncenin temelleri atılması gibi farklı ve yeni oluşumlara girmektedir. Sosyal medyanın kontrol altına alınması, bu konuda gerektiği tedbirlerin alınması ülkemizin ve gençlerimizin geleceği açısından önem arzetmektedir. Hatta bu konu ülkemizin önceliği olmalı ve muhalefet bu konuda asla sıkıntı çıkarmamalıdır. Milli ve manevi değerlerimizle asla bağdaşmayan bazı sosyal medya mecralarını savunmak ülkeye ihanettir, siyasi partiler bu noktada dikkatli davranmalı, absürt bir hayatı yaşam tarzı edinen ve kendilerine z kuşağı adı veren kitleyi memnun etmek,onlara şirin görünmek adına ülkeye ihanet etmemelidir.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —