Ona Nobel yetmezdi!
Çınar ağaçları 40 metreye kadar uzayabilen, çok geniş tepeli, kalın dallı ve çok uzun ömürlü ağaçlardır. Hızlı gelișen, sürgün verme yeteneği yüksek türlerdir. Yaprakları 3-5-7 loblu *1 ve dal üzerinde almaçlı*2 dizilmiștir. Rahat büyüdüğü zaman kısa gövde, kalın dal ve geniș tepe yapar. Yașlandıkça gövdede ki kabuklar kuruyarak kalıplar halinde dökülür. O yüzden Anadolu da birçok yerde doğan çocuklara uzun yașasınlar diye ana-babalar, çınar ismini verir. Bin yıllık Anadolu`nun ruhu, onda ete kemiğe ve duygulara bürünmüștü. Kalktı göç eyledi. Aramızdan 28 șubat 2015 günü ayrıldı. O günden sonra Toroslar da karabulutlar kalkmaz oldu. Ağlamayı beceremeyen karabulutlar. Ulu çınar ağaçları uzun yașadıkları için utançlarından birbirinin yüzlerine bakamaz oldular. Çünkü onlar kadar uzun yașayamamıștı Yașar Kemal. Bırakıp gitmiști. İnce Memet, Fırat`ın yonca yıkayan oğlanı, Anacık Sultan, Hürü Ana, Durmuș Ali, Lena Ana, Melek Hatun ve nicelerini bize bırakarak, genç bir çınar olarak gitti. Sadece çiçekten çiçeğe, yapraktan yaprağa uçup duran arıların vızıltısından bașka ses kalmamıștı ortalıkta.
Edebiyatımıza 26 roman, 11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü ve șiir alanında eserleri miras bırakan ulu çınarın adıdır Yaşar Kemal. “Dünyada çok șey kolay da, insan olmak zor“ demiști. Kemal Sadık Gökçeli gerçek adıydı. 6 ekim 1923 te Osmaniye`de, çifçi Sadık Efendi ve Nigar Hanım`ın çocukları olarak dünyaya geldi. Van-Erciș`li olan ailesi, 1.Dünya Savașı sırasında sırasıyla, Diyarbakır, Urfa ve Antep`e gitti, son olarak o zamanlar Adana`ya bağlı bulunan Osmaniye`ye yerlești. Uzun süren göç yollarında, baba Sadık Efendi yolda, yaralı buldukları Yusuf adında bir çocuğu da yanlarına alarak getirdiler. Yașar Kemal henüz 4 yașındayken, babası Sadık Efendi,bu Yusuf tarafından gözleri önünde öldürüldü. Bu acının etkisi ile 12 yașına kadar kekeleyerek konușacaktı.
Gerçekten insan olmak zordu.
Yaşar Kemal`i çınar ağacına benzetmemde ki tek neden uzun yașamaları değildi elbette. Her türlü, kendi deyimiyle “kısım kısım“ insanı kucaklayan, ayırt etmeyen biriydi. 92 yıllık yașamının en büyük sırrı sevgiydi. Çınar ağaçlarının geniș ve kalın dallarıyla kușlara, sincaplara bağrını açması gibi, onun da edebiyatımıza ve dünya edebiyatına kattığı, Çukurova, Anadolu Halkının sefaleti, seçilmișlerin değil, sıradan insanların hikayesini, sevgi, özgürlük, umut, adalet gibi, insani ve felsefi boyutları ișlemesinden, tüm halk yığınlarına ulaștırmasından anlıyoruz. Çınar ağaçları toprak seçmeden dikildikleri yere kısa zamanda alıșırlar. O Koca Çınar da, kendisine ait bir dil bulup, her șeye, her yere varabilen bir dil üretmiștir. Onun karekteri, tam da Çukurova Toprakları gibiydi. Ne diksen, bire on, bire kırk veren bereketli topraklar gibi bereketliydi. Sevgi tohumlarını dikerken,mahsülünden emindi. Okuyan dimağların hümanist, insan odaklı, barıșçıl ve sevgi dolu kișilikler olduğunu ve öğrenen algıları açık, Anadolu Topraklarından dünyaya açılan birer gül olduklarını öğütler. “Benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın, kimse kimseyi aşağılamasın, kimse kimseyi asimile etmesin, insanlığı asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki bir kültürü yok edenlerin, kendi kültürleri insanlıkları da ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar”
„Umudun ölmesi, insanın ölmesinden daha beterdir“
Acılara dayanıklıydı. İlk büyük acısını babasının kaybıyla yașamıș,sonra 8 yaşında, bir kaza sonucu sağ gözünü kaybetmiști. Dayandı. Çınarların soğuklara dayandığı gibi dayandı. Erken filizlenmeye bașlayan yeni sürgünler gibiydi; ilk șiirini „Așık Kemal“mahlasıyla, ilkokula gitmeden yazdı. İlkokulu 1938 de bitirip ilk șiiri Seyhan, 1939 da Adana Halkevi Dergisi`nde yayınlandı. Ortaokula gitti. Son sınıfta iken geçirdiği hastalıktan dolayı, yatılı öğrencilik hakkını kaybedip, ırgatlıktan, vekil öğretmenliğe, arzuhalcilkten, ırgat katipliğine kadar çeșitli ișlerde çalıștı. Naili Boratay, Abidin Dino gibi zamanın entelektüelleri ile tanıșmıș olması, Batı Edebiyatı ile tanıșıp, örneklerinden okumalar yapmasını sağladı.
Çınar yapraklarının 3-5-7 lob lu ve dalları üzerindeki almaçlar gibi, Torosların Bilgesi de, romancılığı ile tanınıyor ve 26 roman yazmış olmasına rağmen, denemeler, öyküler, özellikle de șiirleri ile bölümlere ayrılmıș, kısım kısım konuları ișlemiș olsa da, yazdıklarının beğenilmesi ile gönüllere girmeyi bașarmıș, ülke sınırlanı așan eserler, bașka coğrafyalarda, bașka insanların raflarından kalplerine girip, değișik hislere bürünmüștür. 40 ayrı dile çevrilerek, oturma odalarında,değișik renkte ve değișik kokuları ile, Anadolu`nun, Toroslar`ın, güzel çiçekleri, binbir çiçekli bir kültür bahçesindeki yerini almıșlardır.
Çünkü o, “dünyayı bir kültür bahçesi“ olarak görmüştür.
Rahat olmasa da, bir yaşam standardına kavușmaya 1951 yılında, İstanbul`a gelmesi ve Cumhuriyet Gazetesi`ndeki röportajları dikkat çekmeye bașlamıș, aynı dönemde edebi çalıșmalarını artırmıștır.1952 de, değișik dünya dillerine çevrilecek, onun daha fazla kitlelerce tanınmasını sağlayacak „İnce Memet“i yazmaya bașlayacaktı. Çınar, sürgünlerini vermeye bașlamıștı. Bu sürgünler çabuk büyürken, kurumayacaklardı. Bu sürgünler: İnce Memet, Çukurova`da ağalara karșı çıkan bir eșkiya, Yer Demir Gök Bakır ile, geleneklere inançlara karșı çıkıyordu. Ölmez Otu ile, insanın doğa ile mücadelesi ve yașam zorluklarını, Karıncanın Su içtiği-Tanyeri Horozları-Kale Kapısı üçlemesinde, aile hikayeleri ve aile sorunlarını anlatacaktı. Coșmuștu bir kere. Ceyhan, Seyhan Nehirleri gibi debisi yüksek bir șekilde, deltası Çukurova`da, eriștiği menzil tüm dünya olacak șekilde akıp gidiyordu. Kıș günlerini arkasında bırakmıș, baharın müjdesi ile dal yaprağa așkla sarılırken, Torosların Bilgesi de, çalakalem yazmaya devam ediyordu. Ağıtlar, Taș Çatlasa, Baldaki Tuz, Ağacın Çürüğü, Sarı Defterdekiler, Yayınlanmamıș 10 Ağıt, Gökyüzü Mavi Kaldı, Ustadır Arı, Zulmün Artsın, Binbir Çiçekli Bahçe gibi denemeler yazarak, olgunlașmıștı çınar.
Artık rüzgar istediği gibi sert esebilirdi. O kökünü humuslu toprakların bağrına bağrına uzattıkça uzatıyordu. Sözümona yel; bahar yeli, şark yeli, kavak yeli, sam yeli, seher yeli, tan yeli, kabayel, şimal, kıble, lodos, garbi, mihrican, meltem, poyraz vb. gibi isimler almıştır. Yörelere göre isim alabilen rüzgar çeşitleri olmakla birlikte Çukurova’da harman yeli, Yarıkkaya yeli, ayaz, poyraz, garbi, sazak, seher yeli, sam yeli, bora, meltem ve mihrican nasıl esiyorsan eseydi.O dimdik ayaktaydı. Pamuk ișçilerinin terini kurutuyordu bu yeller. Toplum adına haksızlıklara genelde yașlı kadınlar ile karșı çıkıyordu. Zöhre Ana, Hürü Ana, Kamer Hatun, Anacık Sultan gibi yașlı kadın kahramanlar, ağalara, güçlerini kötüye kullanan yerel otoriteye, yaptıkları haksızlıklar karșısında adaletli tutumlarıyla karșı durmuș, türlü mücadele ve zorluklara karșı yașlı bireylerin, onurlu mücadelesini anlatarak, yașlanmayı bilgelikle ele alır. Ya da inatçı kișiliği ile Meryemce`nin içsel konușmalarını insan, yanlızlık, iyilik ve kötülük etrafında bir felsefeye oturtur.
„Ölümün olmadığı, ölümün ulaşamayacağı, bir yer arıyorum“

Yalnızlık adlı șiir kitabı 1952 yılında yayınlanmış, yalnızlık ve kendi içsel duygularını anlatmıștı. Son kitabı olan, Bu Günlere Bahar İndi adlı șiir kitabında akıcı bir dil ile, insan yașamını, umut ve doğa ilișkisini anlatmıștı. “Daha okuryazar olmadan işe şiirle başladım, Karacaoğlan gibi olma niyetiyle olacak. Sonra okula gittim, ilkokulda yaşlı halk şairleriyle çakıştığımı anımsıyorum. Yașar Kemal için bir șiir kitabı var, o da Bu Günlere Bahar İndi`dir. Kitabında adından anlașılacağı gibi tabiata verdiği önem ortadadır. Ayrıca çocukluk ve gençliğinin tabiatın koynunda geçirmiș olması, toprağı, ağacı, sevdayı, eleștirisel bakıș açısını, yașama sevincini, șașkınlığı, çocukları, özellikle köy çocuklarını, hayallerini, hasret, insani ve manevi değerleri konu alan șiirlerini görüyoruz. Șiirle bașlayıp, deneme, hikaye ve özellikle de romana evrilen yazın hayatı, ülekemize, dünyaya bașka yolculuklar, yeni pencereler açmıștır.
Türk Mitolojisinde kimi ağaçlar kutsal sayılmışlardır. Bunlardan biri de çınar olduğu için ben de benzetmelerimi çınar ağacı üzerinde yapmaya gayret gösterdim. Çınar ağacı: Nurun, aydınlığın sembolüdür. Aileler çocuklarının uzun ömürlü olması ve nesillerinin kıyamet gününe kadar devam etmesi için yeni doğan bebekleri adına çınar dikerler. Ben de her daim okumaktan zevk aldığım, özellikle „en güzel betimleme „ yapan Türk Yazarı olarak gördüğüm Yașar Kemal`i, ulu bir çınara benzeterek yazmaya çalıștım. 2015 de ölmüș olmasını, sadece üretime ara vermiș bir fabrika ișçisinin mola vermesine benzetiyorum. Kalan eserlerini tekrar tekrar okumak, onun dünyaya tek gözüyle de olsa ne kadar geniș ve sevecen baktığını görebilmeliyiz. Șayet iki gözle görmeyi biliyorsak.
Ülkemizde 1993 te Kültür ve Turizm Bakanlığı Büyük Ödülü, 2008 de ise, edebiyat dalında Cumhurbaşkanılığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü takdim edildi. O Nobel e defalarca aday gösterilmesine rağmen alamamış, Uluslararası Cino Del Duca Ödülü (1982 ) Fransa’da Legion d’Honneur Nişanı (1984) edebiyat ödülerini almıștır. Yukarıda bahsettiğim ödüller dıșında, ayrıca, yurt içinde bir çok ödül almıștır. Ben betimlemelerimi sizin kadar uzun yapamasam da yazdıklarımdaki temalarla sizi takip etmeye, hayaller kurmaya, Kürtçe klanların anlamlarını öğrenmeye devam ederken, bu Ulu Çınarı saygı, sevgi ve minnetle anmaya devam edeceğim.
Mehmet YILDIZ
Ocak/25 Moers
1Lob: çizgi ve bölmelere ayrılmış kısımlar
2Almaç: sinir veya epitel hücrelerden oluşan, ortamda bulunan çeşitli şekillerdeki enerjinin impulsa dönüştürülmesini sağlayan duyu tüyleri
İnstagram:yazar_birbey